Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır Kompozisyon
Yapılan iyilikleri unutmak, onları karşılıksız bırakmak mümkün değildir. Bizlere en küçük bir yardımı dokunan insanlara karşı bile bir minnet duyar, aynı karşılığı vermek için can atarız.
Elbette ki her insan, kendisine yapılan iyiliğe karşı iyilikle karşılık vermez. Yahut her insan yukarıda bahsedildiği gibi vefakar, hatır sayar değildir. Ancak olması gereken budur. Bizlerin atalarımızdan gördüğümüz budur. Yapılan iyilikleri unutmak, insan olana yakışmayacak bir durumdur. Güzelliğe karşı güzellikle karşılık vermek dinimizin de gereklerinden biridir. Dinimizde de yanlışa asla yer yoktur. Allah’ın her emri, insanlığın daha da iyiye gitmesi içindir. Mesele bir fincan kahve değildir aslında. Burada önemli olan paylaşım, yardımseverlik, cömertliktir. Başkasına ikramda veya yardımda bulunan kişinin gönlünde güzellik vardır. Bunun farkında olmak, güzele güzel şekilde karşılık vermek üzerimize düşen bir borç olmalıdır.
Düşünün ki zor bir zamanınızda, sıradan bir insan size el uzattı ve onun sayesinde işin içinden alnınızın akıyla çıkabildiniz. Size yardım eden o insanın yardımını hiç unutabilir misiniz? aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, ona karşı kendinizi borçlu hissetmez, minnet duymaz mısınız? O da bir gün bir sıkıntıya düştüğünde, ona yardım etmek için tüm imkanlarınızı kullanmaz mısınız? Şüphesiz ki tüm bu sorulara vereceğiniz yanıtlar olumlu olacaktır. Zira o kişinin sizde artık hatırı oluşmuştur. aradan kırk yıl da geçse, unutmanız mümkün değildir.
Vefakarlık Bir Erdemdir Kompozisyon
Giriş: “Vefakarlık bir erdemdir” atasözü, yapılan iyiliklerin unutulmaması ve karşılıksız bırakılmaması gerektiğini ifade eder. İyilik yapan kişilere karşı minnettarlık ve vefa göstermek, insan olmanın temel özelliklerinden biridir. Bu kompozisyonda, vefakarlığın önemini, yapılan iyiliklerin nasıl değerlendirileceğini ve vefakar olmanın erdemini ele alacağız.
Gelişme: Vefakarlık, sadece büyük yardımların değil, küçük iyiliklerin de unutulmaması ve değerlendirilmesi gerektiğini anlatır. Bir insan bize en küçük bir iyilikte bulunmuşsa bile, bu iyiliği asla unutmak mümkün değildir. Çünkü her iyilik, kişinin gönlünde özel bir yer edinir ve bu minnettarlık duygusu, zamanla daha da güçlenir.
Dinimiz ve kültürümüz, iyiliğe karşı iyilikle karşılık vermeyi teşvik eder. İnsanlar, başkalarına yardımda bulunurken, bu yardımın karşılığını almak için değil, gönüllü olarak yardım etmeyi amaçlamalıdır. Ancak yardım edilen kişilerin, kendilerine yapılan iyilikleri unutmadan ve karşılıksız bırakmadan, vefakar bir şekilde hareket etmeleri beklenir. Bu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde karşılıklı güven ve dostluğu pekiştirir.
Örneğin, zor bir dönemde bir insan size el uzatmış ve size yardım etmişse, bu iyiliği hiç unutamazsınız. Zaman ne kadar geçerse geçsin, o kişinin yaptığı yardımı ve desteği hep hatırlarsınız. Bu kişi, size sağladığı destek sayesinde belki de hayatınızda önemli bir değişiklik yapmıştır ve bu iyiliğe karşılık vermek, sizin üzerinizde bir borç duygusu oluşturur. Aynı şekilde, yardım eden kişi bir gün zor bir duruma düşerse, ona yardım etmek için tüm imkanlarınızı kullanmanız, vefakarlığın doğal bir sonucudur.
Vefakarlık, sadece bir kişinin değil, toplumun da refahı için önemlidir. Yardımlaşma ve karşılıklı destek, toplumdaki bağları güçlendirir ve bireyler arasındaki ilişkileri kuvvetlendirir. Bu yüzden, yapılan her iyiliği hatırlamak ve gerektiğinde karşılık vermek, insan olmanın erdemlerinden biridir.
Sonuç: “Vefakarlık bir erdemdir” atasözü, yapılan iyiliklerin unutulmaması ve karşılıksız bırakılmaması gerektiğini vurgular. İyilik yapan kişilere karşı minnettarlık göstermek, insan olmanın temel bir özelliğidir. Yapılan iyilikleri hatırlamak ve karşılık vermek, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir davranış biçimidir. Vefakarlık, toplumun ve bireylerin güvenini ve dostluğunu pekiştiren, erdemli bir davranış olarak kabul edilir.