Verirsen Doyur Vurursan Duyur
İnsan bir işi yapacaksa tam yapmalı ki bir işe yarasın, birilerine fayda sağlasın. Örneğin bir yoksula yedirmeye karar verdiyseniz, ona karnını doyuracak güzel bir yemek verin. Bir iki lokmadan veya kuru bir ekmekten ona pek de yarar gelmez. Ancak karnını doyuracağı güzel bir yemek onu fazlası ile mutlu edebilir.
Ya hep ya hiç ifadesini hepimiz duymuş ve günlük yaşantımızda kullanmışızdır. Yukarıda geçen ”doyur” ifadesi yemek ile ilgili olsa da aslında bu atasözümüz geniş bir anlamda kullanılmaktadır. Örneğin bir insanı ya tam seveceksin ya da ondan tamamen uzak duracaksın. Bir insanla ya adamakıllı dost olacaksın, gerekenleri yerine getireceksin ya da ona hiç yanaşmayacaksın. Ya derslerine önem verip çok çalışacaksın ya da okulla hiç zaman harcamayacaksın. Velhasıl ne yapacaksan en iyi şekilde yapacaksın.
Birine karşı düşmanlık beslersen bunu da raconuna göre yapacaksın. Dost görünüp de kişiye düşman olmak, onu arkasından vurmaya çalışmak mertlik değildir. ”Ben senin düşmanınım, sana zarar vereceğim, koru kendini” diyebilmektir mertlik.
Verirsen Doyur, Vurursan Duyur Kompozisyon
Giriş: “Verirsen doyur, vurursan duyur” atasözü, bir işi ya da eylemi yaparken tam ve eksiksiz şekilde yapılması gerektiğini vurgular. Bu deyim, yardım veya uyarı gibi davranışların etkili ve anlamlı olması için, tam ve dürüst bir şekilde yapılması gerektiğini ifade eder. Bu anlayış, hem bireysel ilişkilerde hem de toplumsal etkileşimlerde önemli bir ilke olarak kabul edilir.
Gelişme: Bir işi yaparken ya da birine yardım ederken, bu işin veya yardımın eksiksiz ve tam olması gerektiğini bilmek önemlidir. Örneğin, bir kişiye yardım etmek istiyorsak, bu yardımın yeterli ve etkili olması gerekir. Bir yoksula yiyecek vermek istiyorsak, ona sadece bir iki lokma vermek yerine, karnını doyuracak bir yemek sunmalıyız. Bu, hem yardım ettiğimiz kişiyi gerçekten tatmin eder hem de yardımın amacına ulaşmasını sağlar.
Bu anlayış, sadece yardım etmekle sınırlı değildir; aynı zamanda ilişkilerimizde ve günlük yaşamda da geçerlidir. Bir insanla dost olmak istiyorsak, bu dostluğu tam anlamıyla yaşamalı, onun ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre hareket etmeliyiz. Ya da, bir insanla tamamen uzak durmalıyız. Aynı şekilde, eğitim hayatında ya derslerimize tam anlamıyla odaklanmalı ve başarılı olmak için çalışmalıyız, ya da bu konuda hiç zaman harcamamalıyız. “Ya hep ya hiç” ifadesi burada devreye girer; ya yaptığımız işi en iyi şekilde yapmalı ya da hiç yapmamalıyız.
Ayrıca, birine karşı düşmanlık beslerken de bu ilkeleri göz önünde bulundurmalıyız. Eğer bir kişiyle aramızda bir sorun varsa, bunu açıkça ifade etmek ve düşmanlığımızı dürüst bir şekilde ortaya koymak daha adil bir yaklaşım olacaktır. Birine dost görünüp arkasından ona zarar vermek, sadece ahlaki değil, aynı zamanda sosyal anlamda da yanlış bir davranıştır. Bu tür davranışlar, sadece kişisel ilişkilerimizi değil, toplumsal huzuru da olumsuz etkiler.
Sonuç: “Verirsen doyur, vurursan duyur” atasözü, bir işi ya da eylemi yaparken tamamen ve eksiksiz bir şekilde yapılması gerektiğini vurgular. Yardım etmek, uyarıda bulunmak veya herhangi bir eylemi gerçekleştirmek söz konusu olduğunda, bu davranışların anlamlı ve etkili olması için tam olarak yapılması gerekir. Bu anlayış, hem kişisel ilişkilerimizde hem de toplumsal etkileşimlerde adil ve etkili sonuçlar elde etmemize yardımcı olur. Ne yapıyorsak, en iyi şekilde yapmalıyız; aksi halde hem kendimize hem de başkalarına zarar vermiş olabiliriz.