TÜRK KÜLTÜRÜNDE NEVRUZ
”nev” (yeni) ve ”ruz” (gün) sözcüklerinin birleşmesi ile oluşturulmuş olan Nevruz sözcüğü, ”yeni gün” anlamına gelmektedir. Burada bahsi geçen ”yeni gün” kavramı ise ilkbaharın ilk gününü, doğanın yeniden canlanmasını ifade eder.
Bilindiği gibi ilkbahar, doğa ananın yeniden dirilişidir. Kış mevsimi ile geçici bir uykuya dalan tabiatın yeniden canlanmasıdır. Türkler, tarih boyunca tabiat ile iç içe yaşamış, onu anlamlandırmış, ona değer vermiştir. Sadece İslamiyetin kabulü ile değil, İslamiyetten önce de Nevruz kutlamaları yapmıştır. Bilindiği kadarıyla bayramın tarihi üç bin yıl öncesine kadar dayanmaktadır. İlk Türk devletleri olarak kabul ettiğimiz Göktürkler’de, Uygurlar’da ve daha sonrasında Selçuklular’da, Osmanlılar’da ve ismini sayamadığımız daha birçok Türk devletinde Nevruz Bayramı kutlamaları yapılmıştır. Nevruz Bayramının, Türk tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Dünya genelinde 21 Mart olarak kabul edilen Nevruz Bayramı tarih boyunca gerçek bir bayram havasında kabul edilmiş ve türlü etkinlikler düzenlenmiştir.
İslamiyetten önceki Türk devletlerindeki kutlamalar ile İslamiyetten sonraki Türk devletlerinde kutlamalar arasında bazı inançsal ayrılıklar vardı elbette; ancak hepsinde de yaşanan coşku aynıydı. Özellikle İslamiyetin kabulünden sonra Türkler bu bayramda çeşitli dini ibadetlerini yerine getirir ve zamanlarını ibadethanelerde geçirirdi. İnsanların kaynaşması, eğlenmesi için çeşitli törenler tertip edilir, pazarlar kurulur ve tıpkı şimdiki bayramlarda olduğu gibi herkes özenli bir şekilde giyinir, gözlere sürme çekilirdi.
Özellikle göçebe bir yaşam sürmekte olan eski Türk devletleri için ilkbaharın gelişinin yani Nevruz Bayramının önemi çok büyüktür. Hayvancılıkla geçinen bu devletler için ilkbahar bereket ve bolluk anlamına gelirdi; zira hayvanları istediği kadar beslenir ve zorlu göçebelik yaşamı kolaylaşmış olurdu.
Türk kültüründe Nevruz geçmişten günümüze önemli bir yere sahip olmuştur. Günümüzde de bu bayramda çeşitli törenler düzenlenmekte ve insanlar baharın gelişini en güzel şekilde kutlamaktadır. Daha nice güzel Nevruzların yaşanması için doğa ile barışık yaşamayı, çevreyi önemsemeyi öğrenmemiz gerekir. Değişen iklim koşulları, dolayısı ile mevsimlerin tarihlerinde değişimlerin yaşanması, biz insanoğlunun kötü bir eseridir.
Türk Kültüründe Nevruz Kompozisyon
Giriş: “Nevruz” kelimesi, Farsça kökenli olup “nev” (yeni) ve “ruz” (gün) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve “yeni gün” anlamına gelir. Bu kavram, ilkbaharın ilk gününü ve doğanın yeniden canlanmasını ifade eder. Türk kültüründe Nevruz, tarih boyunca büyük bir öneme sahip olmuş ve çeşitli dönemlerde coşkulu bir şekilde kutlanmıştır.
Gelişme: İlkbahar, doğanın uyanışı ve yenilenmesi anlamına gelir. Kış mevsiminde geçici bir uykuya dalan doğa, Nevruz ile birlikte yeniden canlanır. Türkler, tarih boyunca doğa ile iç içe yaşamış, onun döngülerine büyük bir değer vermiştir. Nevruz, İslamiyet’ten önce de kutlanmış bir bayramdır ve bu geleneğin kökleri üç bin yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Göktürkler, Uygurlar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi çeşitli Türk devletleri, Nevruz’u kutlamış ve bu bayramı farklı şekillerde yaşatmıştır.
İslamiyet’in kabulünden sonra Nevruz’un kutlamalarında bazı dini ibadetler ve geleneksel ritüeller eklenmiştir. Bu dönemde, Nevruz’da çeşitli dini görevler yerine getirilmiş, ibadetler yapılmış ve toplumsal kaynaşma için çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Pazarlar kurulmuş, insanlar özenli kıyafetler giymiş ve gözlere sürme çekilmiştir. Nevruz’un, eski Türk devletleri için de büyük bir önemi vardı; çünkü göçebe yaşam tarzı süren bu toplumlar için ilkbahar, bereket ve bolluk anlamına gelirdi. Hayvancılıkla geçinen bu toplumlar, ilkbahar ile birlikte hayvanlarını daha iyi besleyebilir ve göçebe yaşamın zorluklarını daha kolay aşabilirlerdi.
Türk kültüründe Nevruz, geçmişten günümüze kadar önemli bir yer tutmuştur. Günümüzde de bu bayram, çeşitli törenler ve etkinliklerle kutlanmaktadır. Baharın gelişini ve doğanın uyanışını coşkuyla karşılamak, kültürel mirasımızı yaşatmak açısından önemlidir. Ancak, değişen iklim koşulları ve mevsimlerdeki değişiklikler, insanoğlunun çevreye verdiği zararların bir sonucudur. Bu nedenle, doğa ile uyumlu bir yaşam sürmek ve çevreyi korumak, gelecekte daha güzel Nevruzlar kutlayabilmek için büyük önem taşımaktadır.
Sonuç: Nevruz, Türk kültüründe köklü bir geçmişe sahip ve geçmişten günümüze kadar önemini koruyan bir bayramdır. İlkbaharın gelişini, doğanın uyanışını ve toplumsal kaynaşmayı simgeler. Her dönemde farklı inançsal ve kültürel yönleriyle kutlansa da, temelinde ortak bir coşku ve yenilenme arayışı yatmaktadır. Günümüzde de Nevruz’u kutlamak, kültürel değerlerimizi yaşatmak ve doğa ile uyumlu bir yaşam sürmek, gelecekteki kutlamaların güzelliği için büyük önem taşımaktadır.