Baba Oğluna Bir Bağ Bağışlamış Oğul Babaya Bir Salkım Üzüm Vermemiş
Anne ve babalar evlatlarını bin bir güçlükle yetiştirir onlar için birçok fedakarlıkta bulunurlar. Ancak çocukları büyüdüğü zaman, bunların farkına bile varmaz, annelerinin, babalarının kıymetini bilmezler.
Annelerimiz, babalarımız bu dünyada en çok bizim için çalışıp didinir, bize her şeyin en güzelini, en iyisini vermeye çalışırlar. Belki de kendileri yemez, bize yedirirler. Bize yedirmediklerini de ilerde yiyebilelim, sıkıntı çekmeyelim diye biriktirirler. Bizim için mal mülk toplar, kendi keyiflerine bakmaz, her türlü zorluğu yaşarlar. Ancak zamanı geldiğinde hiçbir evlat, annesine babasına gereken karşılığı vermez, onlara sırt çevirirler. Bir anne belki de on çocuğuna bakarken, on çocuk bir anneye bakmaktan aciz kalır.
Anne veya baba olduğumuz zaman bu durumun farkına varsak da çoğu defa geç kalmış oluruz. Sahip olduklarımızın çoğunun ailemiz sayesinde olduğunu bilmeli, annelerimizin babalarımızn kıymetini bilmeliyiz.
Baba Oğluna Bir Bağ Bağışlamış, Oğul Babaya Bir Salkım Üzüm Vermemiş Kompozisyonu
Giriş: Anne ve babalar, çocuklarını büyütmek için büyük fedakarlıklarda bulunur, kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederek evlatlarına her türlü imkânı sunmaya çalışırlar. Ancak, zamanla çocuklar bu emekleri unutabilir veya bu emeklerin kıymetini bilmeyebilirler. “Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş” atasözü, bu durumu net bir şekilde ortaya koyar.
Gelişme: Anne ve babalar, çocuklarını yetiştirmek için çok çalışır, birçok fedakarlık yapar. Kendi hayatlarını, çocuklarının daha iyi bir yaşam sürmesi için geri planda tutarlar. Yediklerinden, içtiklerinden kısarak çocuklarına en iyisini sunmaya çalışırlar. Çocuklarının eğitimi, sağlığı ve mutluluğu için ellerinden geleni yaparlar. Bu süreçte, kendilerine yönelik herhangi bir şikayet veya istekleri genellikle ön planda olmaz.
Ancak, çocuklar büyüdüklerinde bu fedakarlıkları görmezden gelme eğiliminde olabilirler. Çoğu zaman, ailelerinin sağladığı konfor ve imkânların farkında olmadan, aile üyelerine karşı gereken saygıyı ve sevgiyi göstermekte yetersiz kalabilirler. Bir baba, oğluna büyük bir bağ bağışlamışsa bile, oğul babaya basit bir salkım üzüm vermeyi bile düşünmeyebilir. Bu durum, çocukların genellikle kendilerine sağlanan nimetlerin ve fedakarlıkların farkında olmadan yaşamaya devam etmeleriyle ilgilidir.
Birçok çocuk, ebeveynlerinin emeklerini ve özverilerini yeterince takdir etmeyebilir. Ailelerinin sağladığı her şeyin bir kazanılmış hak olarak görülebileceği düşüncesiyle hareket edebilirler. Oysa, anne ve babalar, çocukları için birçok fedakarlık yapar, bazen kendi istek ve ihtiyaçlarını bile göz ardı ederler. Bir anne, çocukları için her türlü zorluğu göze alırken, çocuklar bir annenin bu özverisini genellikle yeterince değerli görmeyebilirler.
Bu durum, özellikle ebeveyn olduktan sonra fark edilebilir. Ancak genellikle bu farkındalık geç kalmış olabilir. Birçok kişi, anne ve babalarının kıymetini, onları kaybettikten sonra veya yaşlılık dönemlerinde yeterince fark edemeyebilir.
Sonuç: “Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş” atasözü, ebeveynlerin çocukları için yaptığı fedakarlıkları ve çocukların bu fedakarlıkları fark etmeme eğilimlerini açıkça ifade eder. Anne ve babaların emeklerinin ve özverilerinin değerini bilmek, onların kıymetini anlamak her bireyin sorumluluğudur. Bu farkındalık, sadece aile içindeki ilişkilerin güçlenmesine değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin yerleşmesine de katkıda bulunur.
Teşekür ederim ama çok uzun daha kısası yokmu