Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın Kompozisyonu
Giriş: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözü, bencillik ve düşüncesizliği temsil eden bir yaklaşımı yansıtır. Bu düşünceyle hareket eden bireyler, kendilerine zarar vermeyen, fakat başkalarına zarar veren kişilere karşı kayıtsız kalır. Başkalarının yaşadığı haksızlıklar ve zulümler karşısında duyarsız davranırlar; sadece kendi menfaatlerini düşünürler. Ancak bu tür bir düşünce tarzı, insanlık değerlerinden yoksun ve etik dışıdır.
Gelişme: Bu atasözü, kendi çıkarlarını ön planda tutan ve başkalarının yaşadığı sıkıntılara kayıtsız kalan bireylerin düşünce tarzını eleştirir. “Bana dokunmayan yılan” ifadesi, kişinin kendisine doğrudan zarar vermeyen olaylara karşı duyarsız kalmasını ifade eder. Bu mantıkla hareket eden kişiler, başkalarının çektiği sıkıntılara, yaşadığı haksızlıklara ve zulümlere karşı sessiz kalır. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda ise seslerini yükseltirler, ancak başkalarının acılarıyla ilgilenmezler.
Bu yaklaşımın sorunlu olduğu birkaç açıdan değerlendirilebilir. İlk olarak, başkalarının yaşadığı haksızlıklar karşısında sessiz kalmak, insanlık ve vicdan duygusunun eksikliğini gösterir. İnsanlar, birbirlerinin yaşadığı sıkıntılara duyarlı olmalı ve adaletin sağlanmasına yönelik çabalar göstermelidir. İslam peygamberi Hz. Muhammed de zulme karşı çıkmanın önemini vurgulamış, zulme uğrayanların yanında olmayı ve adaletin sağlanması için mücadele etmeyi öğütlemiştir. Bu, bireylerin yalnızca kendilerini değil, çevresindeki toplumu da koruma sorumluluğunu ifade eder.
Buna ek olarak, “susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganı, başkalarına yapılan haksızlıklar karşısında sessiz kalmanın, bir gün kendisine de zarar verebileceğini belirtir. Haksızlık ve zulmü görmezden gelmek, gelecekte benzer durumlarla karşılaşma olasılığını artırır. Adaletin sağlanması için toplumsal birlikteliğin önemi büyüktür. Eğer insanlar başkalarına yapılan haksızlıklara karşı seslerini yükseltmezse, bu durum toplumsal huzuru tehlikeye atar ve adaletin sağlanması zorlaşır.
Sonuç: Özetle, bencillik ve kişisel çıkarlar doğrultusunda başkalarının acılarına kayıtsız kalmak kabul edilemez. İnsanlık değerleri, empati ve adalet anlayışı, bireylerin sadece kendi menfaatlerini düşünmemesi gerektiğini, aynı zamanda başkalarının haklarını ve yaşadığı zorlukları da gözetmeleri gerektiğini öngörür. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, toplumsal sorumluluk bilincini eksik bırakır ve bu nedenle etik ve insani değerlerle bağdaşmaz. Her birey, başkalarının haklarını ve yaşadığı adaletsizlikleri görmezden gelmemeli, toplumsal iyiliği ve adaleti sağlamak için çaba göstermelidir.
Önemli Not:
Bu atasözü, kaynaklarda genellikle yukarıda anlatıldığı şekilde ele alınmış ve çokça eleştirilmiştir. Birçok kişi, bu sözün atalarımızın sözü olarak kabul edilmediğini ve aslında başka topluluklardan geldiğini savunmuştur. Bu sözü, aramızda fitne ve fesat çıkarmak isteyenlerin dilimize soktuğunu düşünenler de vardır. Ancak, ben bu konuda farklı düşünüyorum ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözüne iki farklı açıdan yaklaşmak istiyorum.
Birinci açıklama, atasözünün atalarımızın anlatıldığı gibi anlaşılmaması gerektiğini öne sürüyor. Onların söylemek istediği aslında “Bana dokunmayan, zararı olmayan şeylerin yaşamaya devam edebilmesi”dir. Yani, bir hayvan insanlara zarar vermiyorsa, neden öldürülsün? Mantık şudur: Zararsız olan şeylerin yaşamasına izin verelim. Bu anlayışta “Bana” ifadesi, aslında tüm insanları kapsar. Yani, zararsız şeylerin varlığını sürdürmesi, tüm insanlık için geçerli bir prensiptir.
İkinci açıklama ise, atasözlerinin kulaktan kulağa geçerek günümüze ulaştığını vurgular. Burada sorulması gereken soru şudur: Atalarımız mükemmel insanlar mıydı? Onların da hataları, yanlışları ve eksiklikleri olabilir mi? Belki de geçmişte bencil bir kişi bu sözü söylemiş ve bazıları tarafından benimsenip günümüze kadar getirilmiştir. Bu atasözünü reddetmek, öz eleştiriye açık olmama anlamına gelebilir. Elbette atalarımız birçok konuda doğru şeyler söylemiş olabilir; ancak hiç kimse mükemmel değildir. Onların da hatalı düşünceleri ve bencil yaklaşımları olabilir.
Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın
Bazı insanlar kendisine zararı olmayan kişilerin, başkasına zararı olsa bile, ne yaptığı ile ilgilenmez, onların yaptığı kötülüklere karşı çıkmazlar. Bu tür insanlar sadece kendi menfaatlerini düşünürler. Başkasının hayatı, başkasının zulme, haksızlığa uğraması umurlarında bile değildir.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın atasözü bencilliğin, düşüncesizliğin göstergesidir. Bu düşünce ile hareket eden insanlar, kendilerinden başkasını sevememiş, onurdan da yoksun insanlardır. Kişi, çevresinde yapılan haksızlıklara gücü yettiğince engel olmuyorsa, başkasının iyiliği, güzelliği için de bir şeyler yapmaya gerek duymuyorsa hatta bundan zevk alıyorsa insanlık duygularından yoksun demektir. İslam peygamberi Hz. Muhammed bile zulme karşı gelmek gerektiğini defalarca ifade etmiştir. Yapılan bir zulme fiziksel müdahale etmeyi, kişinin buna gücü yetmiyorsa sözle müdahale etmeyi, buna da gücü yetmiyorsa en azından içinden buğz ederek, lanetleyerek karşı çıkmasını tavsiye etmiştir. Zira yapılan haksızlıkların yarın bizlere de yapılmayacağının garantisi yoktur. Eskiden beri kullanılan, eylemlerde, mitinglerde kullanılan bir slogan vardır: ”Susma, sustukça sıra sana gelecek.” Evet, başkasına yapılan haksızlığa ses çıkarmayan, bir gün mutlaka kendisi haksızlığa uğrayacaktır. Bu nedenle haksızlık, zulüm artmadan birlik içinde olup onu önlemek gerekir.
Bencillik, sadece kendini düşünme, iyi insanların yapacağı bir şey değildir. Örnek alınacak insan, başkasının da hayatını düşünen, başkasına da yardım eden insandır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı, kabul edilebilecek bir mantık değildir.