İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’mizin milli marşıdır ve Türk milletinin bağımsızlığını savaşı sırasında yaşadığı zorlukları ve zaferlerini anlatan bir şiirdir. Marşımızın sözleri, ünlü Türk şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmıştır.
İstiklal Marşı’nın yazılması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaştığı dönemde, 1920 yılında başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy, milli mücadele için bir marş yazılması fikrini desteklemiş ve bu konuda kendisine yöneltilen talepleri kabul etmiştir.
Mehmet Akif Ersoy, milli mücadeleye dair duygularını ve Türk milletinin bağımsızlık savaşı sırasında yaşadığı zorlukları İstiklal Marşı’nın sözlerine yansıtmayı başaran eşsiz bir insandır. Marşımız, 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmi olarak milli marş olarak kabul edilmiştir.
İstiklal Marşı, Türk milletinin milli mücadele sırasında verdiği mücadeleleri ve elde ettiği zaferleri anlatan, yürekleri coşturan bir şiirdir. Mehmet Akif Ersoy, Türk milletinin bağımsızlık savaşı dönemindeki duygularını harika bir şekilde ifade etmiştir ve İstiklal Marşı, Türk milletinin milli marşı olarak, büyük bir gurur kaynağı olmaya ebediyen devam edecektir.
İstiklal Marşı nasıl mı yazıldı ?
Osmanlı Devleti gemileri karadan yürütüp imkansız denileni yapan Romanın sahibi Fatih Sultan Mehmet’in geçilmez denilen Sina çölünü 13 günde geçen Yavuz Sultan Selimin Emaneti. İstiklal Marşının yazıldığı dönemlerde ise Avrupa’nın hasta adamı. Yıkılmaya yüz tutmuş insanların yemek bulamadığı cephelerden gelen olumsuz sonuçlarla halkın umutsuzluğa kapıldığı zamanlar. Bu zamanlarda bir divane çıkıyor ortaya bağırıyor sokaklarda halkın kalbine işliyor sözleri.
İstiklal Marşımız yazılırken yaşanılan zorluklar
Tacettin dergahında üstüne giyecek bir paltosu bile olmayan satırlarını yazacak bir kağıdı bile olmayan, İstiklal Marşı için kendisine verilen 500 akçeyi kabul etmeyen milletin acılarını korkularını kağıda döken o toprakların en büyük yazarı Mehmet Akif Ersoy‘du o Divane. Kendisini Milletine devletine adamış bütün enerjisini cephelerde sıcaktan cesetlerden hastalıklardan açlıktan kendilerini büyük ölçüde kaybetmiş eli yorgunluktan silah tutamayan askerin, ruhuna bir nebze güç katabilmek için gecesini gündüzüne katıyor halka moral olup askerin umutlanmasını yaptıkları görevin kutsallığını hatırlamasını sağlayacak o sözleri yazıyordu.
Kim bilebilirdi ki askerin kınından çıkan silahın bir ruh ile bu kadar etki edip askeri parlak bir zafere iteceğini. Seddülbahirde, Arıburnunda, Anafartalarda, Kafkasda, Filistinde, Suriyede askerin kazandığı cepheler halka bir nebze olsun ışık olmuştu. Mekteplerde Medreselerde o yıllarda hiç bir mezun verilmemiş bütün okumuş kesim cephelere savaşma arzusu ile gitmiş ve sonucunda destan yazmışlardı hiç şüphesiz o yılların en göze çarpan ismi sarı saçları mavi gözleri ve insana güven veren duruşuyla o isim Mustafa Kemal paşaydı.
Osmanlının yıkılışıyla elde ki hiç ile Anadolu da direniş başlatıp Halkın kendi kendi kurtaracağını haykırmıştı. Ancak elde ne bir tüfek ne de bir top vardı. 1 yıla yakın süren hazırlıkla beraber ordu tamamen hazırdı ancak asker düşmana bütün elindekilerle saldıracaktı başarısızlık sonucunda memleketi kurtaracak hiç bir şey kalmayacaktı. O zaman haykırdı bir divane halkın kalbine işleyecek bu sözleri haykırdı.
Bu sözlerin sonucunda büyük taarruz ile düşman vatandan kovulmuştu.
Çanakkale zaferi sonrası kıldığın şükür namazına
Kağıdın olmadığı için duvara yazdığın İstiklal Marşına
Marşını kürsüde okurken giydiğin kiralık paltona
Onuruna namusuna gururuna ve vatan sevgine kurduğunuz ülkenin genç bir ferdi olarak sonsuz teşekkür ederim