El Yumruğu Yemeyen Kendi Yumruğunu Değirmen Taşı Sanır
Başkasının gücünü, yeteneklerini, bilgisini görmemiş kişi, kendini dünyanın en güçlü, en yetenekli, en bilgili kişisi olarak görür. Oysa biz ne kadar güçlü veya bilgili de olsak, bizden daha güçlü, daha bilgili insanlar her daim vardır.
Tembel öğrencilerin doluştuğu bir sınıfta, orta seviyede başarılı bir öğrenci, sınıfının en çalışkan öğrencisi olur. Ve bu öğrenci kendisini çok bilgili, çok çalışkan biri olarak görür. Oysa bu öğrenciyi alıp da başarılı öğrencilerin oluşturduğu bir sınıfa götürürsek, bırakın en çalışkan olmayı, belki de sınıfın en başarısız öğrencisi durumuna düşecektir. Ancak bu başarılı sınıftan herhangi bir öğrenciyi üstün başarılı bir sınıfa alırsak da, bu sefer o öğrenci başarısız duruma düşecektir. Güçte, bilgide veya yetenekte üstünlük durumu, biraz da kişinin bulunduğu ortama göre belirlenir. Derler ki ”Koyunun bulunmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler.” Yani üstün kişilerin bulunmadığı ortamlarda, sıradan insanlar bile üstün görünebilir.
Kendi seviyemizi öğrenmenin en iyi yolu, başkasının seviyesini bilmekten geçer. Ortaokuldan okul birinciliği ile mezun olmuş bir öğrenci Fen Lisesini kazandığında sınıfının en başarısız öğrencilerinden biri haline bile gelebilir; zira orada el yumruğunu, yani bilgisini, başarısını da görmüştür.
El Yumruğu Yemeyen Kendi Yumruğunu Değirmen Taşı Sanır Kompozisyon
Giriş: “El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanır” atasözü, kişinin kendi yetenek ve bilgilerini, başka insanlar ile kıyaslamadan yeterince değerlendirememesi durumunu ifade eder. Kendi çevresindeki koşullar ve insanlar, bireyin gerçek yeteneklerini anlamasını engelleyebilir. Gerçek başarı ve bilgi, farklı ortamlar ve rekabet durumlarıyla daha iyi anlaşılır.
Gelişme: Bir kişinin kendi gücünü veya bilgisini doğru bir şekilde değerlendirebilmesi için başkalarının niteliklerini ve başarılarını da göz önünde bulundurması gerekir. Örneğin, tembel öğrencilerin olduğu bir sınıfta, ortalama bir öğrenci sınıfının en çalışkan ve bilgili öğrencisi olarak kabul edilebilir. Ancak, bu öğrenci daha başarılı bir sınıfa geçerse, başarısının yeterli olmadığı ortaya çıkabilir. Bu durum, kişinin kendi başarı ve yeteneklerini, çevresindeki standartlara göre değerlendirmesinin, gerçek bir ölçüt oluşturmadığını gösterir.
Bu durumu daha iyi anlamak için “Koyunun bulunmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler” atasözünü ele alabiliriz. Bu söz, üstün kişilerin bulunmadığı ortamlarda, sıradan insanların bile üstün görünebileceğini ifade eder. Aynı şekilde, bir kişi, çevresindeki daha zayıf rakipler arasında iyi görünebilir, ancak daha yetenekli ve bilgili bireylerle karşılaştığında gerçek konumunu anlar.
Bir öğrenciyi düşünelim. Ortaokuldan okul birincisi olarak mezun olan bir öğrenci, Fen Lisesi gibi rekabetçi bir ortamda yer aldığında, başarı seviyesinin ne kadar yetersiz olduğunu fark edebilir. Bu, kişinin kendi yeteneklerinin ve bilgisinin, bulunduğu ortam ve rekabet şartlarına bağlı olarak değiştiğini gösterir. Gerçek başarının ve bilginin, daha zorlu ve başarılı ortamlarda test edilmesi gerekir. Bu bağlamda, kendi seviyemizi doğru bir şekilde anlamanın yolu, başkalarının seviyelerini de bilmekten geçer. Başkalarının yeteneklerini ve başarılarını gözlemlemek, kendi yerimizi ve potansiyelimizi değerlendirmek için önemli bir adımdır.
Sonuç: “El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanır” atasözü, kişinin gerçek yetenek ve başarı seviyesini doğru bir şekilde anlayabilmesi için başkalarının seviyelerini göz önünde bulundurması gerektiğini vurgular. Çevremizdeki insanların düzeyi, bizim başarı ve bilgi seviyemizi değerlendirmemiz açısından sınırlı bir perspektif sunar. Gerçek değerlendirme, daha zorlu ve rekabetçi ortamlarla yapılmalıdır. Kendi yeteneklerimizi ve başarılarımızı doğru bir şekilde görmek için, başkalarının niteliklerini anlamak ve onlarla karşılaştırmak gereklidir.