Gezi Yazısı Örnekleri
Gezi yazısı, diğer adıyla “seyahatname”, bir kişinin gezip gördüğü yerleri edebi bir üslupla, okuyucuda heyecan uyandıracak ve o yeri ziyaret etme isteği oluşturacak şekilde anlattığı bir yazı türüdür. Aşağıda çeşitli yerlerle ilgili kısa gezi yazısı örnekleri bulabilirsiniz. Bu örnekleri inceleyerek, bir gezi yazısının nasıl yazılması gerektiği hakkında fikir edinebilirsiniz.
Kısa Gezi Yazısı
Pamukkale’nin Sıcak Beyaz Büyüsü
Pamukkale’yi ilk gördüğümde, bembeyaz travertenlerin göz kamaştırıcı güzelliği karşısında adeta büyülenmiş oldum. Denizli’de yer alan bu doğal oluşum, sıcak mineral suyun taşları beyaz renkte kaplamasıyla oluşmuş. Yüksekliğiyle ve ilginç yapısıyla muazzam bir görüntü sunuyor. Sıcak su havuzlarına girdiğinizde, hem vücudunuzun rahatladığını hem de bembeyaz travertenlerin üzerindeki göletlerin serinletici etkisini hissediyorsunuz. Pamukkale’nin üzerine yürüyüş yaparken suyun sesi ve manzaranın güzelliği, burada geçirdiğiniz her dakikayı özel kılıyor. Eğer doğa harikası yerler arıyorsanız, Pamukkale’yi kesinlikle listenize eklemelisiniz.
Uzun Gezi Yazısı
Kapadokya’nın Büyülü Dünyası
Kapadokya, masalsı bir dünyaya adım attığınız yerlerden biri. Ürgüp’ten başlamış olduğumuz gezimizde, ilk durağımız Göreme Açık Hava Müzesi oldu. Burada, kayanın içine oyulmuş kiliseler ve manastırlar, adeta bir zaman yolculuğuna çıkmanıza neden oluyor. İç mekanların tavanlarındaki freskler, erken Hristiyanlık dönemine ait etkileyici detaylar sunuyor.
Ertesi gün, sıcak hava balonlarıyla yapılan sabah uçuşu, Kapadokya’nın benzersiz yapısını havadan görmek için harika bir fırsat sundu. Balonla havalanırken, vadilerdeki peri bacalarının ve gizemli oluşumların üzerine süzülmek gerçekten unutulmaz bir deneyim. Günün ilerleyen saatlerinde, Avanos’un meşhur çömlek atölyelerine uğrayıp, yerel halkın geleneksel el sanatlarına dair bilgi edindik. Burada kendi çömleğinizi yapma fırsatı bile yakalayabilirsiniz.
Kapadokya’nın bir diğer ilgi çekici noktası ise Derinkuyu Yeraltı Şehri. Yerin altına inerek, eski zamanlarda insanların nasıl yaşadığını ve bu muazzam yapının derinliklerini görmek gerçekten etkileyici. Bu yeraltı şehri, zamanında savunma amaçlı olarak kullanılmış ve çok katmanlı bir yapı ile korunmuş.
Gün batımında, Göreme’nin zirvesine çıkarak, peri bacalarının üzerine vuran altın rengindeki güneş ışıklarıyla kaplı manzarayı izlemek ise tam anlamıyla bir başyapıt. Kapadokya’nın mistik havası, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri, burayı gezip görmek için harika bir neden sunuyor. Kapadokya’ya yaptığınız ziyareti, hem görsel hem de kültürel anlamda unutulmaz kılmak için mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.
Gezi yazısı, diğer adıyla ‘’seyahatname’’, herhangi bir kişinin, gezip gördüğü yerleri edebi bir üslupla ve okuyucuda heyecan yaratacak, o yeri gezip görme isteği uyandıracak şekilde anlattığı yazı türüdür. Aşağıda çeşitli yerlerle ilgili kısa gezi yazısı örnekleri verilmiştir. Verdiğimiz gezi yazılarını inceleyerek, bir gezi yazısının nasıl yazılması gerektiği ile ilgili fikir sahibi olabilirsiniz.
NEMRUT DAĞI GEZİSİ
Dünyanın sekizinci harikası olarak anılan Nemrut Dağını çok duymuştum; ama doğrusu gidip gezme fırsatını bir türlü bulamamıştım. İş yerimden aldığım bir haftalık tatilimi ailemle birlikte değerlendirmenin güzel bir fikir olacağını düşündüm ve iyi bir Nemrut gezisi yapabileceğimize karar verdim.
Nihayet Ankara’dan yola çıktık ve aslında Adıyaman iline bağlı olan Nemrut Dağına Malatya’dan gitmenin daha kolay olacağını öğrendik. Malatya’ya vardığımızda ilk işimiz konaklayabileceğimiz bir otel bularak üzerimizdeki yorgunluk ve uykusuzluğu atmak oldu. Ertesi gün öğlen saatlerine doğru Nemrut Dağı’na gitmek üzere kendi arabamızla yola çıktık. Yolda farklı yerlerde küçük molalar verdik. Karşılaştığımız yaylalar gerçekten konaklamaya değerdi. Bu gibi çeşmelerini de unutmamak gerek tabii. Yaklaşık iki saat süren bir yolculuktan sonra Nemrut’a vardık Tek otel olan Güneş Otel’e yerleştik. Akşam saat 6’da dolmuşla zirveye çıkacağımızı öğrendik. Etrafı biraz ezdikten sonra, dinlenmeye çekildik. Saati geldiğinde de zirveye çıktık. Nemrut’taki heykeller gerçekten görülmeye değerdi. Binlerce yıllık heykellerin bu dağ zirvesine nasıl çıkarıldığına akıl sır erdiremedik doğrusu. Güneş batımını bekledik. Güneş gerçekten çok güzel bir şekilde batıyordu burada. Ufuk, kıpkızıl bir hal almıştı. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla asıl güzelliği sabah güneşin doğuşunda görecekmişiz. Güneş battıktan sonra dolmuşumuza geçtik ve otele indik. Akşam yemeği, çay derken gece geç saatleri buldu. Sabah erken saatlerde uyanacağımız için hepimiz erkenden yataklarımıza geçtik.
Güneş doğmadan yarım saat önce hepimiz uyanıp dolmuşumuza geçtik. Temmuzun ortaları olmasına rağmen hepimiz montlarımızı giymiştik. Buna rağmen fena halde üşüyorduk. Ama zirveye çıkıp da güneşin doğuşunu gördüğümüzde her şeye değdiğini düşündük. Böyle bir güneş doğuşunu hiçbir yerde görmemiştim ve doğrusu görebileceğimi de düşünmüyorum. Bu doğa harikasını hepinizin gezip görmesini şiddetle tavsiye ederim.
ADIYAMAN GEZİ YAZISI
Adıyaman ismini belki de çoğunuz çok az duymuşsunuzdur. Ancak bu şehrimizi gezip gördüğünüzde nasıl olur da daha önce duymadım deyip çok şaşıracaksınız. Zira Adıyaman, öyle tarihi güzelliklere sahip ki bu ülkede yaşayan herkesin buraları muhakkak gezmesi gerekir. Doğrusu ben de bir İzmirli olarak bu ili pek duymamıştım. Bir iş arkadaşımın tavsiyesi ve sunduğu imkânlarla buraya bir gezi düzenleme fırsatı buldum. İyi ki de bulmuşum. Zira gezilesi o kadar çok yeri varmış ki anlatamam.
Yolda verdiğimiz kısa molalarla birlikte uzun bir yolculuktan sonra Adıyaman’a varmıştık. Yolculuğun sonu sabah saatlerine denk gelmişti. O kadar yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen hepimizin tercihi zaman kaybetmeden gezmekten yana olmuştu. Güzel bir kahvaltıdan sonra ilk durağımız olan Perre Antik Kent’e, diğer adıyla Pirin Mağaralarına uğradık. Bu antik kent, insanlığın ilk yerleşim merkezlerinden ve zamanının en büyük kentlerinden birisiymiş. Öyle bir kent ki evlerin, yapıların, mezarların tamamı kayalar yontularak yapılmış. Kocaman bir tepe düşünün ki tamamı kayadan oluşuyor ve tüm bu kaya yontularak evler, ahırlar, anıt mezarlar yapılmış. Kent belki binlerce yıl toprak altında gizlenmiş. Sonradan kazılan toprak altından yüzlerce ev çıkmış. Senelerdir burada çalışılmasına rağmen kent tamamen gün yüzüne çıkarılmış değil. Güzel bir gezi ve fotoğraf çekiminden sonra Adıyaman’ın Kâhta ilçesine doğru hareket ettik.
Kâhta, tarihi kalıntılar açısından Türkiye’nin en zengin ilçelerinden birisi. Burada Milattan Önceden kalma yapıtlar bile var. Kâhta ilçe merkezinde yaptığımız kısa bir gezintiden sonra kuzeye doğru yol aldık. Diyarbakır’a giden yol üzerinden 7-8 km sonra Karakuş Tepesi’ne vardık. Bu tepede büyük taşların üst üste konulması ile oluşturulan ve çeşitli medeniyetlere ait olan büyük burçlar bulunmakta. Tepenin her bir köşesinde bir burç bulunmakta ve her bir burç, bir medeniyeti temsil etmektedir.
Sonraki durağımız Cendere Köprüsü oldu. Cendere Köprüsü Milattan önce yapılan ve taşların dışında hiç malzeme kullanılmayan bir köprü. Tamamen taşların sıkıştırılması yolu ile yapılmış bir köprü. Taşıt trafiğine kapatılmış ama hala dimdik ayakta.
Eski Kâhta Kalesi (Yeni Kale), Arsemia, Değirmenbaşı gezisinden sonra o günkü gezimize son vererek Kâhta ilçe merkezinde bulunan otelimizde dinlenmeye çekildik. Yukarıda da belirttiğim gibi buraları mutlaka gezip görmeniz lazım. Yoksa çok şey kaybetmiş olursunuz, benden söylemesi.
Bence iyi kisayla bir şey tanıtamayız bence