Elin Ağzı Torba Değil Ki Büzesin Kompozisyon
Giriş: “Elin ağzı torba değil ki büzesin” atasözü, insanların düşüncelerini özgürce ifade edebileceğini ve başkalarının söylemlerini kontrol edemeyeceğimizi vurgular. Her bireyin kendi düşüncelerini, görüşlerini ve eleştirilerini paylaşma hakkı vardır, ve bu durum sosyal yaşamda kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Gelişme: Bu atasözü, sosyal dinamiklerde yaygın olarak görülen bir durumu ele alır: İnsanlar, başkalarının hareketlerini, davranışlarını veya seçimlerini sürekli olarak değerlendirme eğilimindedir. Herhangi bir durum veya olay meydana geldiğinde, insanlar genellikle bu durumu yorumlar ve dedikodu yapar. Bu süreçte, kişilerin yaptıkları seçimler ya da tercihleri eleştirilir ve dedikodu konusu haline gelir. Bu eleştiriler bazen gerçeklerden uzak olabilir ve kişiyi istemeden de olsa etkileyebilir.
Nasrettin Hoca’nın fıkrası, bu durumun ne kadar karmaşık ve çözülmesi zor olabileceğini güzel bir şekilde gösterir. Hoca, oğluyla birlikte eşekten indikten sonra, ne yaparsa yapsın insanlardan gelen eleştirilerden kurtulamayacağını fark eder. Herkesin farklı görüşleri ve yorumları vardır ve ne yaparsanız yapın, bazı insanlar mutlaka eleştiri getirir.
Bu durum, insanların kendi kararlarını ve seçimlerini yaparken başkalarının yorumlarından etkilenmemeleri gerektiğini ortaya koyar. Hoca’nın son kararı, “biz bildiğimizden şaşmayalım, bizim için doğrusu neyse onu yapalım” yaklaşımı, bu atasözünün özünü yansıtır. Kişi, kendi değerlerini ve doğrularını koruyarak hareket etmeli, başkalarının ne düşündüğünü sürekli olarak sorgulamamalıdır.
Sonuç: “Elin ağzı torba değil ki büzesin” atasözü, insanların düşüncelerini özgürce ifade edebileceğini ve sosyal eleştirilerin kaçınılmaz olduğunu belirtir. Bu durum, kişilerin kendi seçimlerini ve kararlarını yaparken başkalarının yorumlarına fazla takılmamaları gerektiğini ifade eder. Nasrettin Hoca’nın hikayesi, her ne yaparsanız yapın, başkalarının görüşlerinden kaçmanın imkansız olduğunu ve en iyisinin kendi doğrularınızla ilerlemek olduğunu öğretir.
Elin Ağzı Torba Değil Ki Büzesin
Dedikoduya mahal verecek herhangi bir durum oluştuğunda veya bir olay cereyan ettiğinde, insanlar hep birden dedikodu yapmaya, o durumu veya olayı eleştirmeye, bunu yaparken de bire bin katmaya başlarlar. Her kafadan bir ses çıkar. Böylece dedikodusu yapılan kişi veya kişiler de durumdan fazlası ile etkilenir.
Bu atasözü ile ilgili Nasrettin Hocanın çok güzel bir fıkrası anlatılır. Derler ki: ”Nasrettin hoca oğlunu okuldan almış, köye doğru yol tutmuşlar. Oğlunu almaya eşekle gelen Hoca, onu eşeğe bindirip kendisi de arkalarından yavaş yavaş geliyormuş. Derken yolda birkaç adam ile karşılaşmışlar. Adamlar kendi aralarında söylenmeye başlamışlar:
-Şu hale bakın hele; yaşlı başlı adamcağız yürüyerek gidiyor; gencecik oğlu ise eşeğin sırtında gidiyor. Yaşlılara da hürmet kalmamış artık!
Nasrettin hoca şaşırmış; ancak adamlara da hak vermekten kendini alamamış. Bu sefer oğlunu eşekten indirmiş, kendisi binmiş. Biraz yol gittikten sonra başka adamlarla karşılaşmışlar. Bunlar da aralarında dedikodu yapmaya başlamış:
-Hey, şu vicdansız adama bakın hele! Kendisi eşeğin sırtında gidiyor, minnacık çocuğu ise ken revan içinde peşlerinden koşturuyor. İnsaf yahu, insan bu kadar mı zalim olur!
Nasrettin Hoca yine şaşırmış ve bu adamlara da hak vermiş. Ve eşeğin sırtına oğlunu da almış. Ancak çok geçmeden birkaç adamla daha karşılaşmışlar. Yine benzer dedikodular…
-Şu vicdansızlara bakın hele! Zavallı eşeğe ikisi birden binmiş, hiç acıma yok bunlarda!
Hoca artık ne yapacağını bilememiş; lakin bunlara da hak vermemiş değil. Ne yapayım diye düşünmüş ve bu sefer her ikisi de eşekten inmiş. eşek önden, onlar arkasından yol almaya devam etmişler. Yine iki kişi ile karşılaşmışlar:
-Şu salaklara bak ya, ne kadar komik. Eşek önlerinde bomboş gidiyor, kendileri de yürüyor. Allah eşeği insanlar binsin diye yaratmadı mı? İlahi insanlar! Ha ha ha…
Nasrettin hoca artık iyice deliye dönmüş. Oğluna dönmüş ve ”Görüyorsun ya oğul, insanları anlamak gerçekten güç. Her kafadan bir ses çıkıyor. Elin ağzı torba değil ki büzesin! O zaman en iyisi biz bildiğimizden şaşmayalım, bizim için doğrusu neyse onu yapalım.” demiş ve oğlunu eşeğe bindirerek yollarına devam etmişler. Bir daha da elin dedikodusunu, sözüne kulak asmamışlar.