Misafir Umduğunu Değil Bulduğunu Yer Atasözünün Anlamı
Misafir, ev sahibinin sunduğu ikramla yetinmeli ve beklentiye girmemelidir. Ev sahibinin olanaklarına göre ne ikram edilirse, misafir buna teşekkür etmeli ve kabullenmelidir.
Misafir Umduğunu Değil Bulduğunu Yer
Herhangi bir ev sahibine konuk olacak kişi kendisine yapılacak ikramlarla, verilecek yemeklerle ilgili bir beklenti içine girmez, girmemeli. Misafir her ne beklenti içinde olursa olsun, kendisine ikram edilecek olan şey, ev sahibinin sahip olduğu veya gönlünden koptuğu şey olacaktır.
Misafir olduğu yerde ev sahibine fazla yük olmak, ondan büyük ikramlarda bulunmasını istemek tam bir görgüsüzlüktür. Çünkü bizim örf ve adetlerimize göre, zaten misafire en güzel şeyler ikram edilir. Ancak ev sahibi her zaman güzel şeylere sahip olmayabilir. Böyle bir durumda elinin altında ne varsa onu ikram etmek zorundadır. İkram edilecek şey bazen kuru bir ekmek, bazen sade bir hurma ve belki de bazen sadece bir bardak sudur. Zira ev sahibinin elinden gelen budur. Daha güzel, daha zengin bir sofra bekleyen konuğun da eline hayal kırıklığından başka bir şey geçmez.
Bu yüzdendir ki misafir olacağımız bir yerden güzel ve sevdiğimiz şeyler yeme hayalinde olmamalıyız. Bu gerçekleşmediğinde ise bunu ev sahibine kesinlikle belli etmemeliyiz. Gelen ikram ne olursa olsun, kabullenmeli ve ev sahibine teşekkür etmeliyiz.
Misafir Umduğunu Değil Bulduğunu Yer Kompozisyon
Giriş: “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer” atasözü, bir misafirin ev sahibinin kendisine ne kadar ve hangi tür ikramda bulunacağı konusunda beklentide bulunmaması gerektiğini ifade eder. Misafirler, ev sahibinin evinde mevcut olanlarla ikram yapılacağını kabul etmeli ve ev sahibinin ellerinden geleni değerlendirmelidir.
Gelişme: Misafirlik, toplumumuzda önemli bir sosyal ilişkidir ve genellikle karşılıklı saygı ve nezaket üzerine kuruludur. Ancak, bazı misafirler, ev sahibinin kendi konforunu sağlamak için çeşitli hazırlıklar yapmasını bekleyebilirler. Bu tür beklentiler, ev sahibinin durumu ve imkanları göz önüne alındığında her zaman karşılanamayabilir. Örneğin, bir misafir, ev sahibinin geniş ve zengin bir sofra sunmasını bekleyebilir. Ancak, ev sahibi bu tür bir sofra sunabilecek durumda olmayabilir. Ev sahibi, sadece mevcut olanlarla, belki basit bir ekmek, birkaç hurma veya bir bardak su ile misafirini ağırlayabilir. Bu durum, misafirin beklentileriyle uyumsuz olabilir, ancak ev sahibinin sunduğu ikramlar, onun mevcut şartlarını yansıtır.
Ev sahibi tarafından sunulan ikram, misafirin beklentileriyle örtüşmese bile, bunun karşısında memnuniyetle ve saygıyla yaklaşmak önemlidir. Misafirin, ev sahibinin sunduğu şeylere teşekkür etmesi ve olumlu bir tutum sergilemesi gerekir. Aksi takdirde, misafir, ev sahibine karşı saygısızlık yapmış ve onun durumunu yeterince anlamamış olur.
Bu durum, misafirin, ev sahibinin sunduğu ikramları kendi beklentileriyle karşılaştırmak yerine, mevcut olanı kabullenip takdir etmesi gerektiğini vurgular. Misafirlik, karşılıklı anlayış ve nezaket üzerine kuruludur. Misafir, ev sahibinin olanaklarını göz önünde bulundurarak, sunulan ikramlara değer vermeli ve teşekkür etmelidir.
Sonuç: “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer” atasözü, misafirlerin ev sahibinin sunduğu ikramların, ev sahibinin mevcut imkanlarıyla sınırlı olacağını anlamaları gerektiğini ifade eder. Misafirin, ev sahibinin sunduğu şeyleri kabul etmeyi ve teşekkür etmeyi bilmesi, hem kendi saygısını hem de ev sahibinin onurunu korur. Bu anlayış, misafirlik ilişkisinin sağlıklı ve olumlu bir şekilde sürdürülmesini sağlar.